Selda AVCI

Selda AVCI

GASSAL!

 


GASSAL!

Rabbimiz, Âli İmran Suresi 185. Ayet ’inde; Her nefis ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı ancak kıyamet günü tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulursa, gerçekten o kurtuluşa ermiştir. İyi bilin ki, bu dünya hayatı, aldatıcı bir faydadan başka bir şey değildir, buyuruyor.

Ölüm kaşla göz arasında deriz ama sanki bize hiç gelmeyecek gibi yaşarız. Yalan dünya yalanlarıyla öyle boyar ki gözlerimizi ölümü bile bize unutturur. Hep birileri ölünce vah, tüh der geçeriz. Çünkü gidenin ateşi kimin yüreğine düştüyse sadece onu yakar kavurur, günlerce, haftalarca, aylarca… El elin ölüsüne ne kadar ağlayacak, üzülecek ki? İnsan en yakınlarını toprağa kendi elleriyle verdiği an anlıyor ki, bu dünya sadece boş bir oyalanmadan ibarettir.

Okulda geçen dönem proje ödevim için, üniversitede ki, çocuklarla ‘’Gassal’’ konusunu işleyelim diye istişareler yaptık ama o dönem biri sıcak baksa diğeri bakmadı bu sebeple de yapamadık! Bu dönem TRT’de yayınlanan ‘’Gassal’’ isimli dizi ile bu meslek adeta herkesin ilgisini çeken meslek grupları arasında en başta ki yerini aldı diyebiliriz. Yerel kurumlarda bu meslekle ilgili kurslar bile açıldı! Peki, neydi bu Gassal? Gassal kelimesi, Türkçede yıkayan-yıkayıcı anlamına gelen Arapça “ġṣl” kökünden türetilmiş bir kelimedir. Gassallık mesleği, ölülerin ahirete temiz bir şekilde uğurlanması amacıyla cenazelerin yıkanması gerekliliğinden doğan bir meslektir. Gassallar bu manevi değeri yüksek mesleği icra ederken büyük bir özel gösterir. Zor bir meslek mi? Bence evet! Yürek ve cesaret isteyen bir meslek! Bizde Kayseri mezarlıklar şube müdürlüğüne giderek, bu mesleği icra eden hocalarımızla fikir alışverişinde bulunduk! Gasılhaneden başladık! On dakika önce senin, benim gibi konuşan, gülen, gezen bir kişi bu dünyaya veda etmiş ve ahiret yolculuğuna çıkmıştı…

Nasıl uğurlanıyordu, son yolculuğuna merak ettiğim tüm soruların cevabını, gassallarımız Rahime ve Muhammed Ali hocamdan öğrendim! Nasıl başladınız bu mesleğe dediğimizde, 18 yaşında bir çocukken baba mesleğimi icra ederek başladım dedi Rahime hocam! 18 yaşında ki bir çocuğun cesaretine hayran kalmamak ne mümkündü! Sonra ilk cenaze yıkarken neler hissettiğini sordum. Gayet rahat olduğunu, aslında ölüden değil, diriden korkulması gerektiğini ifade etti! Ölü zaten fani hayatını tamamlamış ve ahiret hayatına doğru bir yolculuğa çıkarken biz onu son olarak kirlerinden arındırıp, abdestini aldırıp, ahiret elbisesi olan kefenine sarıp, gönderiyoruz dediler. Ahiret elbisesi, az yaşasak ta, çok yaşasak ta, dünyanın en zengini olsak ta, giyeceğimiz elbisenin adıydı bu! Kefenin cebi yoktu ki… Morg buz gibiydi, sebebi malum dünyaya veda eden kişinin kokmaması ve defin işlemi bitene kadar bekletildiği yerdi… Ürpermedim desem yalan olur. Ama biraz zaman geçtikten sonra o korkuyu üzerimden attım. Önce morgtan alınıyor cenaze ve teneşir üzerine itinalı bir şekilde incitmeden konuluyor. Malum Azrail elinden çıkmak, can vermek kolay olmasa gerek! İncitmeden ve hayattayken nasıl yıkanma suyu ayarlanıyorsa o şekilde suyu ayarlanıyor. Güzelce yıkanıyor, abdesti aldırılıyor, kefenleniyor. Ve tabutun içerisine alındıktan sonra doğru musalla taşında ki o bir namazlık saltanata doğru yola koyuluyor, sevdiklerinin omuzları üzerinde! Kimi kimsesi olmayan garibanlara da orada ki çalışanlar eşlik ederek, son yolculuğuna uğurluyorlar. Salası veriliyor, namazı kılınıyor ve artık onun için dünyada ki son yolculuğu mezarlıkta sona eriyor. Düşünsenize, dün senin benim gibi olanlar bugün yerin altında ki, ahiret hayatının ilk gününe bu şekilde uğurlanıyor. Daha bundan ibret alınmazsa neyi nasıl anlatalım? Her şeyden elini, eteğini çekiyor ve artık yaptıkları, yaşattıkları ile anılmaya başlıyor. Kişi nasıl yaşarsa öyle ölür. Nasıl ölürse öyle dirilir. Geçici dünya hayatı bizleri kandırmasın! Vallahi bu dünya sadece bir oyalanma yeri! 

Bu arada bazı konuları ben merak ediyordum, sorup öğrendim, sizlerden de bilmeyen varsa bunu buradan paylaşarak bilgilendirmek isterim. Öncelikle şunu belirteyim, cenazeleri kadını kadın, erkeği erkek yıkıyor. Cenaze yakınları biraz daha metanet ve sabır göstermeleri gerekiyor. Tamam, en sevdiğinizi orada görmek kolay değil ama biraz daha gassallarımıza yardımcı olmamız gerekiyor. gassalım deyince ürperip, uzak durunlar oluyor dedi hocam! Neden uzak durulur ki? Bizi de o gassal yıkayacak işte! Bence bu dünyaya bağlılığı gösteriyor. En merak ettiğim konulardan biri de oje ile vefat eden birinin abdesti nasıl oluyor sorusuydu! Buluğ çağına ermiş yada ermemiş her kim oje ile vefat etmiş olursa olsun, gassal ojeleri çıkarıp, çıkarılması mümkün olan, çıkarılmasında cihaz gerektirmeyen diğer protez tırnak, takma kirpik, takma diş vs. gibi vücutta fazlalık olan her şey çıkarıldıktan sonra, cenazeye olan son görevini yerine getirip, abdestini aldırıyor ve bu işlemlerden sonra kefenleniyormuş bunları da öğrendim. Cenazenin bir an evvel toprakla buluşmasında da fayda varmış bunu da öğrendim. Ara ara mezarlık ziyareti yaparak nefsimizi törpüleyip, her daim ‘’Ağızların tadını kaçıran ölümü, sıkça hatırlamalıyız’’ düşüncesindeyim. Ölmeden evvel şu yanımızda bize durmadan fenalık yapmayı fısıldayan nefis ve şeytanı öldürüp, ahirete yatırım yaparak bir yaşam sürmeliyiz. İnsanın gözünüanca bir avuç toprak doyuruyor, hikâyenin sonunda! Allah imandan ayırmasın, ölümün ve ömründe hayırlı olanını nasip etsin! Verdikleri bilgiler ve misafirperverlikleri için Süleyman Bey, M. Ali ve Rahime hocalarıma çok teşekkür ediyorum. Saygıyla!




ARŞİV YAZILAR