Reklam
Reklam

SOĞUDUM

Yayınlanma Tarihi :
author

Selda AVCI

SOĞUDUM!

Her kırılma bir son değildir, belki de yeni bir hayatın başlangıcıdır.

Nasıl mı?

Yumurtayı düşünün, kırıp pişirince yemek oluyor, kuluçkaya bırakınca civcive hayat veriyor.

İbret almak için ne çok sebebimiz varken, ibret almadan yaşayıp gidiyoruz.

Doğduğu ev, yaşadığı şehir insanın kaderi olur derler.

Bambaşkadır doğduğu, büyüdüğü ve yaşadığı şehir her insan için öyle değil mi? Özeldir!

Benim içinde öyleydi, hangi şehre gidersem gideyim, burnumda tüterdi benim şehrim.

Yollar gözüm de büyürdü, bir an evvel gitsem de taşını, toprağını öpsem diye…

Bu sıralar, soğudum şehrimden.

Aslında şehrin suçu yok ki, insanından soğudum.

Neden mi?

Merhametsiz, vicdansız oldukları, mazluma değil, zalime kucak açtıkları, mağdurun değil, suçlunun yanında durdukları için, soğudum.

İnsan yaşadığı şehirden soğur mu derdim, büyük konuşmuşum, soğuyormuş vallahi, bende soğudum, hem de çok…

İnsanın derdini dinleyeni, kıymetini bilmeyeni, halinden anlayanı olmazsa şehir boğarmış insanı…

BOĞULUYORUM!

Merhamet neydi? Acımak değil, acıtmamaktı merhamet.

Sana geleni boş göndermemekti vicdan. Kapını çalan Allah’ın sana gönderdiği bir kuluydu…

Sen ne yaptın denilmeyecek mi sanıyorsun?

Ah ah insanın en çok yanıldığı şeylerin başında, bulunduğu yerde ömür boyu kalacağı, düşüncesiydi!

Oysa güç dengesi ne de değişkendi, insanlar bunu anlamıyordu, anlamak istemiyordu belki de!

Ne yaparsanız yapın, götüreceğiniz bir top kefen değil mi? Peki, nedir bu yersiz telaşınız?

Yahu Sultan Süleyman’a kalmayan dünya sana mı kalacak.

Kim makamıyla övünürse, FİRAVUN'a baksın!

Kim malıyla övünürse, KARUN'a baksın!

Kim rütbesiyle övünürse, HAMAN'a baksın!

Kim soyuyla övünürse, EBU LEHEB'e baksın!

Kim ilmiyle övünürse, ŞEYTAN'a baksın!

Ah bu kibir yok mu kibir, benlik duygusu, ben şuyum, ben buyum diyerek korkusuzca kalp kıranlar, ah alanlar, bulunduğu yerleri ömürlük sanıp, her kötülüğü yapmaktan çekinmeyenler. 

Ölüm var bre ölüm. Sana da kalmayacak bu dünya için,bu kadar fırıldak olmaya gerek var mı?

Kimi yalancı şahitlikle yolunu tutturmuş. Kimi sahtecilik, dolandırıcılık yaparak gemisini yürütüyor.

Dürüst insan mı? Onu sormayın o hiç sevilmiyor işte…

Dünya zalimce can yakanın. Her türlü ahlak dışı davranışı sergileyenin, türlü fırıldakları çevirenlerin dünyası olmuş. Etrafıma bakıyorum ne kadar ehliyetsiz, liyakatsiz kişilik varsa, hepsi maalesef rağbet görüyorlar.

Şaşkınlıkla izliyorum olanları…

Ama şunu çok iyi biliyorum ki, İMTİHANDAYIM!

Allah bana sabretmemi emrediyor, biliyorum ki, bu süreci atlatınca bana büyük bir mükâfat nasip edecek. Altın kapılıları, ağaç kapılıya muhtaç edecek. Bunu defaten yaşamışlığım var.

Ben doğru duruyorum, eğrilerin belasını bulduğunu izlerken Rabbim senin hikmetinden sual olunmaz, intikam alanların en hayırlısı sensin, senin adaletin yeter diyorum.

O kadar çok anlatacağım şey var ki aslında, boğazımın son noktasına kadar doluyum, ama sus ve bekle, sükût et dilim ve gönlüm diyorum. Her şeyi gören, duyan, bilen var ona güven, o sana kötülük yapanlara neler olduğunu izlettirecek diyorum, içimi kaplayan huzurla susuyorum, çığlık çığlığa konuşacağım gün gelinceye kadar. Saygıyla!

begendim
0
Begendim
bayildim
0
Bayildim
komik
0
Komik
begenmedim
0
Begenmedim
uzgunum
0
Uzgunum
sinirlendim
0
Sinirlendim