ZAMAN EN GÜZEL ÇARE…
Ruha açılan yaralar, bedene açılan yaralardan daha geç iyileşirler!
Bu yaraların iyileşmesi için bazen aylar, bazen ise yıllar gerekebilir.
Yani uzunca bir zaman ve bolca sabır ister. Çünkü yara sadece sahibini acıtır…
Ama şu da bir gerçektir ki hiç bir yara ilk gün ki tazeliğinde kalmaz ömür boyu…
Tıpkı şarkıda ''acılar sürmez, zaman en güzel çare'' dediği gibi...
Zamanla tüm yaralar elbette kabuk bağlar.
Lakin yarayı açanların verdiği hasarlar elbette ki unutulmaz!
"Dünyanın en büyük yüküdür, aklı sende olmayanı ısrarla yüreğinde taşımak"...
Küçük bir ameliyat geçirdiğinizi düşünün, ilk gün narkozun etkisiyle acıların farkına varamazsınız.
Ertesi gün narkozun etkisi azalınca dayanılmaz ağrılar baş göstermeye başlar.
Ağrı kesicilerin yardımı ile bu acılarınız dindirilmeye çalışılır.
Bu ameliyattan sonra tam anlamıyla ağrıların dinmesi yaklaşık 15-20 günü bulabilir.
Bazen bu daha uzun bir süreç olarak ta devam edebilir.
Aslında bu süreç tamamen sizin bünyenize ve acıya direncinize bağlıdır.
Bu yaraların üzerinden geçen aylar sonrasında artık bütün açılan yaralar kabuk bağlamaya ve iyileşmeye başlar. Eskisi gibi olmasa da, küllenir zamanla içinizde yanan ateşler, kora döner.
Benim dünyalar tatlısı bir kedim var. Benim için çok değerli ve ben onu o kadar çok seviyorum ki!
Onu severken, dünyayı unutuyorum adeta...
Ben kedime olan sevgimi hırçın olarak yansıtıyorum.
Kedimde bana karşı benim ona yaklaştığım gibi yaklaşıyor.
Ben deli dolu seviyorum, oda benim ellerimi ısırıyor, tırmalıyor yani bana olan sevgisini oda hırçın bir şekilde gösteriyor.
Tıpkı insanlarda olan etkiye tepki misali! Aslında buna ektiğini biçmek te denilebilir.
Ellerimin halini görenler zaten ne demek istediğimi hemen anlarlar.
Ama kedimi çok sevdiğim için yaraları iyileşse de yerleri belli olan izleri görmezden geliyorum.
Çünkü ben kedimin de beni sevdiğini biliyorum. Bilirim ki sevgi iyileştirir.
Ayrıca sevgi tüm kusurları örter ve hatta kusurları ile kabul eder.
Nereden anlıyorsun seni sevdiğini diye soracak olursanız da!
Hasta yâda sıkıntılı olduğum vakit beş dakika bile yanımdan ayrılmadığını, sürekli başucumda benim yanımda olarak sevgisini gösterdiğini örnek gösterebilirim.
Kediler için söylenen nankör kelimesini asla kabul etmiyorum.
Onlar birçok insandan bile daha vefalılar inanın.
Kedimin bana gösterdiği vefasını görmek, bilmek bile inanın elime açtığı o yaraları sarmaya yetiyor da artıyor…
El yarası bir şekilde geçer, geçmese de izi kalır, lakin bir müddet sonra acı vermez.
Fakat dil yarası ve gönül yarası işte bunların tedavisi çok zordur.
Gönül yarasından sakınmak gerek ki, yoktur Cihan’da onun merhemi!
Elinden gelirse, gönül yıkma ki yıkık gönlün ahı yıkar geçer Âlem’i… Sadi Şirazi
Zira açtığınız tüm yaradan günü gelince elbet hesap sorar Yaradan...
Bu nedenle bu yaraları mümkün mertebe açmamak gerek.
Tabi bu durumlarda açtığınız yaraları sarmak için çaba göstermek te önemlidir.
Bu zaten başlı başına bir erdemdir. Yarayı sadece açan iyileştirir. Merhem onda gizlidir.
Yarayı sarmadan, enkazı kaldırmadan başka limanlara yol almak karaktersizliktir.
Kırdığının farkına varmak, onarma çabası içine girmek ise sadece naif insanlara özgü bir davranış şeklidir. Çünkü bizler sevdiğimiz insanların elimizi tuttuğunda bile iyileşen varlıklarız.
İlaç merhametten çok sonra gelir. İnsana en çok yakışan duygu da merhamettir.
Açılan yaraların tedavisine çabalamak ta yaralı insanı bir nebze de olsa mutlu edebilir.
Tam da bu yüzden duyarlı olmak, duyarlı davranmak ve bu şekilde açılan yaraların merhemi olabilmek, işte bütün mesele bu! Saygıyla...
Günün Sözü;
Kırdığınız ve incittiğiniz kalbin bedduasından sakınınız. Hz. Muhammed (S.A.V)
Zira şunu "Unutmayın, gerçekten sevenin ahı tutar."