KIRDIĞIN YERDEN!
KIRDIĞIN YERDEN!
Evla Leke Fe Evla. Kırdığın Yerden Kırılacaksın! Kıyamet Suresi 34
Şayet bizler bu muhteşem ayetin şuurunda olabilseydik, bırakın etrafımızdaki insanları kırmayı, bir yumurtanın kabuğunu kırarken dahi, İçimiz titrerdi!
Onarmaktan ziyade kırmak ne kolay gelir hepimize değil mi? Hep bir şeyleri kırmayı severiz.
Peki, kırdıklarımızı onaramadan ya kırdığımız kişi, ya biz bu hayata veda edersek.
Hiç bunu düşündük mü? Hesabı ahirete bırakmak. Ve bu hesap ‘’Kul Hakkı’’’ olduğu için sadece kul ile helallik alınarak affedilebilecek bir günahsa! Manasız çatık kaş bile kul hakkıdır bizim dinimizde.
Bu kadar ince olan bir durumda duyarsız kalmak manasız değil mi?
İnsanların birbirleri üzerinde hakları bulunmaktadır.
Bir kimse bir kimsenin hakkını yer, canını yakar, malını çalar, duyguları ile namusu ile oynar, hırsızlık yapar ise büyük vebali olan kul hakkını işlemiş olur.
İnsanı inciten kişinin, Allah’ı incittiğinden haberi yoktur.
O bilmiyor ki bu küpün suyu, Hak ırmağının suyu ile birleşmiştir...
Hiç kimseyi sizi duasına katmayacağı kadar kırmayın... Hz. Fatıma
Aslında olay şöyledir sizinle geçinmeye gönlü olan her şekilde geçinir.
Anlaşmak isteyen kişi mutlaka bir orta yolu bulur.
Telafi etmek isteyen eder, önemseyen çaba gösterir.
Kısacası ben böyleyim diye bir şey kesinlikle yok, kabul edilemez.
Sadece ben sana karşı böyleyim diye bir şey vardır.
İnsani ilişkiler sevgi, saygı fedakârlık ister, ben böyleyim diyerek sıyrılıp çıkılamaz işin içinden.
Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf romanında dediği gibi; "İki insanın birbiriyle karşılaşması kadere, tanıştıktan sonra yan yana kalmaları ise onların gayretine bağlıdır.
Bir yaraya merhem olabildin mi? Bir insan ağlarken, güldürebildin mi?
Peki ya kırdığın kalbi onarabildin mi? Gel sen bana bunlardan haber ver...
Bizi yıpratan süreçlerin sonunda pırıl pırıl kararlar alıyoruz ya, o tökezlediğimiz yerden kalkarak, ayağımızın bir daha takılmayacağını bilmek benim, çok sevdiğim bir güçlenme şeklidir.
“Hiçbir insanın ömrü, başka bir insanın egosunu taşıyacak kadar uzun değildir.”
Hani bazen Nuh'un tufanı gibi her şeyi yıkacak güce sahipsindir.
Ama çok incinmiştir yüreğin... Yenecek gücün varken yenmek bile istemezsin!
O halde insanlar sizden uzaklaşmak istediğinde bırakın gitsinler!
Şunu unutmayın kaderiniz asla onlara bağlı değildir.
Sadece o insanların sizin hikâyenizdeki rolleri bitmiştir, o kadar!
Ayrıca insanlara verdiğiniz zararlar sonrasında size yaşattıklarından hoşnut değilseniz ve biçtiğinizi beğenmiyorsanız, ne ektiğinize bakacaksınız.
Kalp hassastır onunla oyun olmaz, hele de o kalp kırıksa hiç olmaz.
Bir örnekle devam edelim. "Karpuzu kestin. Baktın ki kabak. Gene de zorla yiyecek misin o karpuzu?" Mine Urgan şöyle der: "Bu cümleyi duyduktan sonra başladığım her ne ise hoşlanmadığım yerde bırakmaya karar verdim. Kitabı da, insanı da.."
Bitmekten de bu kadar korkmayın, her bitiş yeni bir başlangıçtır en fazla Bismillah der ve yeniden başlarız kaldığımız yerden.
Üzülme der Mevlana ve devam eder; Kaybettiğin her şey başka surette sana geri döner. Saygıyla…
Günün Sözü;
Ne zaman çaresiz kalsam, umutsuzluğa düşsem ya da canım yansa kendime derim ki; “Bu günlerin geçtiğini görmek için yaşa.” Siz de böylesi bir günde anımsayın bu sözü...