Acıbadem Adana Hastanesi Uzman Psikolog Tara Çapar, hafıza ve bilişsel yeteneklerin bozulduğu demans (bunama) hastalıklarının en yaygın çeşidi olan Alzheimer’ın psikolojik boyutuyla ilgili bilgi verdi. Alzheimer hastalığının 65 yaşından sonra nüfusun yüzde 10’unda ve 85 yaşın üzerinde yüzde 50’sinde görüldüğünü belirten Psikolog Çapar hastalığın seyri boyunca görülen en yaygın belirtinin unutkanlık olduğunu vurguladı.
Alzheimer’ın genellikle sinsi şekilde başlayıp ilerlediğini söyleyen Psikolog Çapar “Araştırmalar sonucunda Alzheimer’ın beyin nöronlarına zarar veren, zihinsel işlevlerde, bellekte, yargılamada, algılamada, davranışlarda ve soyut düşünmede bozulmalara yol açan dejeneratif bir beyin hastalığı olduğu bilinmektedir. Erken başlangıçlı Alzheimer daha hızlı ilerlerken yıkımın kısa zamanda olduğu görülür. İlk bozulan yakın dönemde yaşanan bellektir. Örneğin hastaya bellek muayenesi yapıldığında söylenen kelimeleri tekrar etmesi istenir, hasta hemen hatasız bir şekilde yineleyebilir ancak üç dört dakika sonra kelimeleri tekrar söylemesi istendiğinde yineleyemez” dedi.
Psikolog Çapar hastalığın erken dönemlerinde dil işlevinde bozulma, anlama ve ifade etme güçlüğü, adlandıramama, yazamama, okuyamama, apraksi yani sesleri hatalı telaffuz etme, tanıyamama, soyutlama, planlama, sıralama, sonlandırma gibi işlevleri yürüten beynin ön lobunda bozulmalar ile insanları tanıyamama, hatırlayamama, kendine bakamama gibi sorunlar görülebileceğini ifade etti.
“Endişe ve huzursuzluk gibi psikolojik belirtiler de görülür”
Araştırmalarda hastaların üçte birinde psikotik belirtilerin görüldüğünü aktaran Psikolog Çapar “Hastalar eşyalarının çalındığını ya da yer değiştirdiğini söyleyebilirler. Yabancıların, yakınlarının kılığına girdiklerine inanabilirler. Endişeli, neşesiz, huzursuz ve gergin olabilirler. Hastalığa özgü olmadığı belirtilse de ilerleyen evrelerde çökkünlük, paranoid psikoz, ağır bunalım, panik ve ajitasyon hali sık görülebilir. Yine ileri evrelerde hastalar kendine bakamaz, altına kaçırabilir, iştahsız olabilir, kilo kaybedebilir, halsiz hissedebilir, yataktan kalkamayabilir” diye konuştu.
Alzheimer tanısı almış hastaların yakınlarının da çeşitli sorunlarla karşılaştığına işaret eden Psikolog Çapar bu sorunların hem hasta hem de bakım verenin yaşam kalitesini ve iyilik halini negatif yönde etkilediğini anlattı. Bu sorunların en başında günlük yaşam aktivitelerini, yaşam koşullarını düzenlemek; hastanın bakımını planlamak ve iletişim kurmanın yer aldığını dile getirdi.
“Bakım veren kişiye de psikososyal destek gerekebilir”
Hastalığın erken evresinden sonra kişinin iletişim kapasitesinin ve becerilerinin düştüğünün altını çizen Psikolog Çapar “Hastalar duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını iletmede zorluklar yaşayabilir. Bu yüzden bakım veren kişilerle örneğin aile üyeleri, arkadaş, akraba ve çevresindeki diğer kişilerle iletişim kurmakta zorluklar görülebilir. Konuşma yetisinin azalması ruhsal, davranışsal ve duygusal olmak üzere pek çok yönden olumsuz etkiler. Hastaya nasıl bakım verileceğinin bilinmesi, yaşam koşullarını nasıl düzenlemek gerektiğinin öğrenilmesi hasta yakınlarının dikkat etmesi gereken en önemli unsurlar arasındadır. Dahası bakım veren bireylerle yapılan çalışmalarda, zamanının büyük bir çoğunluğunu hasta ile geçirdiğinde bakım verenin stres düzeyinde artış, zorlanma, anksiyete, depresyon, sosyal izolasyon gibi ruhsal bozukluklar gözlemlenmiştir. Bakım yükünün artmasıyla, uyku düzeninde bozulmalar, ailevi problemler, endişe, yalnız kalma kaygısı gibi ruhsal belirtiler de bakım verenleri yıpratabilmektedir” diye konuştu.
Alzheimer tanısı almış bireylerin yakınlarına sunulacak psikososyal yardım desteğinin önemine değinen Psikolog Çapar “Kişiyi güçlendirme, iyilik hali, hasta bakımı ile ilgili bilgi verilmesi, dikkat edilmesi gereken önemli durumlar, maddi yardımlar gibi destekler sunulmaktadır. Bakım verenler ihtiyaç dahilinde bireysel, grup psikoterapileri, aile terapisi gibi psikolojik desteklere yönlendirerek destek verilmelidir” dedi.