Günümüzde Covid-19’un en yeni ve bulaşıcı varyantlarından biri olan Eris varyantı oldukça yaygın hale gelmeye başladı. Soğuk algınlığı belirtileri ile seyreden bu varyantın olası etkileri konusunda Medicana Çamlıca Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Nafiz Koçak, bazı açıklamalarda bulundu. Covid-19 hastalığını geçirmemiş ya da aşılanmamış kişilerin Eris varyantı ile hastalık geçirme riski altında olduğu konusuna değindi.
"Hastanelere soğuk algınlığı şikayetleri ile başvuran hastaların bir kısmı aslında Covid-19 hastalığı geçiriyor"
Eris varyantının günümüzdeki durumuna değinen Doç. Dr. Nafiz Koçak, “İlk tanımlandığından bugüne kadar geldiğimizde Eris varyantı başlangıçta çok korkutmuştu. Çünkü ilk tanımlanan SASRS-COV-2 virüsüne göre 50 kat, Omicron’a göre 20 kat daha bulaştırıcı olduğu saptanmıştı. Ancak üst solunum yolunda enfeksiyon yaptığı için akciğere inmemesi büyük bir avantaj. Bugünlere geldiğimizde artık bulaştırıcılığının çok olmasına rağmen Covid-19 hastalığına bağlı ağır vakaların olmayacağı anlamına geliyor. Gribal üst solunum enfeksiyonlarını çok daha fazla görüyoruz. Bunların bir kısmında etken SARS-COV-2. Mevsimsel gribal enfeksiyonda neler yapmamız gerekiyorsa onları yapmamızı öneriyorum. Amerika’da günümüzde Covid-19 vakalarının yaklaşık yüzde 30’unun Eris varyantına bağlı olduğu saptanmış durumda. Pandeminin İlk çıktığı andan itibaren baktığımızda, Ülkemizde, salgın atakları genellikle Avrupa’da yayıldıktan 2-3 hafta sonrasında görüldü” diye konuştu.
“Viral üst solunum enfeksiyonlarında yapmamız gereken ne varsa hepsini yapmamız lazım”
Eris varyantının olası etkilerine değinen Koçak, “Günümüzdeki Eris varyantıyla olan hastalıkta belirtiler burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma ve subfebril ateş tarzında görülüyor. İstatistik verilerinin iyi olduğu ülkelerin verilerine baktığımızda ilk saptandığı Şubat 2023’den itibaren yukarıya doğru gidiş varken o ivme tekrar aşağıya doğru döndü. Dolayısıyla bulaştırıcılığı fazla ancak hastalandırıcı etkisi düşük olduğu için viral üst solunum enfeksiyonlarında yapmamız gereken ne varsa hepsini yapmamız lazım. Aslında hasta olanlardan maske takarak bulaşı engellenmesi beklenir. Bu çerçevede kış mevsimine doğru gidiyoruz, özellikle 50 yaşın üzerindeki insanların kapalı alanlara girerken bireysel maske kullanmalarında fayda var. Şu bilginin altını çizmek gerekiyor, herhangi viral üst solunum enfeksiyonu olan kişiler maske takmalı ki yakalandıkları hastalık toplumda daha fazla yayılmasın. Maske kullanılma mantığı da budur zaten” dedi.
“Viral enfeksiyonlarda en büyük geçiş ellerimiz ile olur”
"Eris varyantının görülme ivmesinde pik yaşanacak mı?" sorusuna ilişkin ise Koçak, “İyi ki SARS-COV-2 bu şekilde bir mutasyona uğradı, şu an hakim mutant Eris. Bunun hastalandırıcılığı fazla yok ama daha önce Covid-19’a yakalanmamış ya da bir şekilde aşı olmamış kişiler bu enfeksiyona yakalanma riski altındadırlar. Viral enfeksiyonların en büyük geçiş nedeni hijyenik olmayan ellerdir. Kişisel hijyene baktığımızda; ellerimizi aklımıza geldikçe yıkamak viral enfeksiyon bulaşını azaltmak için çok önemli alışkanlık. Tekrar kapanmaya ihtiyaç olacağını düşünmüyorum. Çünkü yükseliş ivmesi geriye doğru döndü. Tüm dünyada toplumun önemli bir kısmı aşılanarak veya hastalığı geçirerek kişilerin ortalama antikor seviyesi yükseldiği için arada vakalar görebilmekle birlikte daha önce karşılaşmamış kişilerin hiç antikoru olmaması sebebiyle birden karşılaştıklarında biraz daha ağır klinik tablo olabilir. En son Omicron varyantından elde edilen ikinci versiyon aşı dediğimiz aşılar, Eris varyantına karşı da yapısı buna biraz daha yakın olduğu için etkili olabilir. Günümüzde tercihen ikinci versiyon aşı bulunabilirse riskli kişilerin yaptırmasını önerebilirim. Bir takım genetik yapı farklılığı olan kişilerin Covid-19’a daha fazla yakalandığı bilgisini göz önünde tutarsak hiç aşı olmamış veya Covid-19’a yakalanmamış kişilerin el hijyeni, maske kullanımı ve diğer tedbirleri alarak bulabilirse de ikincil versiyon aşıları yaptırmaları iyi olur” diye konuştu.