İsrail, sadece Filistin’i değil, insanlığı, ahlakı, kuralları, kanunları, hukukun temel ilkelerini, insanlığın değer yargılarını da yok ediyor. Bunu yaparken minicik bedenlerin parçalanmasını, henüz hayatı tanımayan ve hiçbir suçu olmayan çocukların katledilmesini, savaşta dokunulmaması gereken sivillerin kadın, genç, yaşlı ayrımı yapmadan öldürülmesini umursamıyor.
İsrail, Arzı Mevud ve yayılmacılık hayaliyle avunmakla kalmıyor, bu yalana bütün dünyanın inanmasını, gerekirse bütün dünyanın kanını ve canını vermesini de bekliyor.
Belki de bu amaçla, İsrail, savaşlarda bile dokunulmaması gereken sağlık kuruluşlarını, sağlık çalışanlarını ve şifa arayan hastaları bile katletmekten çekinmiyor.
İsrail, bütün dinlerde kutsal bilinen ibadet mekânlarını, içinde ibadet eden insanlarıyla birlikte vurmaktan geri kalmıyor.
İsrail, sadece 7 Ekim’den bu yana, hiçbir savaşta dokunulmaması gereken 173 gazeteciyi acımasızca katletti. Görevi sadece haber yapmak olan, bütün dünyaya savaşın acımasız yüzünü göstermek isteyen gazetecileri, İsrail’in acımasız yüzüyle tanıştırdı.
Bir yıl içerisinde yüzde 60’ı kadın olmak üzere 42 bin Filistinliyi katleden İsrail, en ufak bir pişmanlık duymadığı gibi, bebek, çocuk ve kadınlar için bile üzülen bir vicdana sahip olmadığını gösterdi.
Dünya hiçbir zalime kalmadığı gibi, inanıyoruz ki, İsrail’e de kalmayacaktır ama bu süreçte zulme sessiz kalanlar da unutulmayacaktır.
75 yıldır İsrail saldırılarıyla hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, insanlığa ise başsağlığı diliyorum. Çünkü inanıyorum ki, asıl ölen insanlığımızdır.
Umuyorum ve diliyorum ki, ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ diye düşünerek İsrail zulmüne sessiz kalan ülkeler, bir gün yılanla boğuşmak zorunda kalmaz.
7.10.2024
Naif Karabatak
Sınır Tanımayan Yazarlar Birliği Başkanı