672 sayılı o OHAL-KHK’sı 1 Eylül Dünya Barış Gününün gecesinde yayınladı. İhraç edilenlerin 222’si KESK’liydi.
Adeta barıştan, demokrasiden, özgürlük ve eşitlikten yana taleplerin yükseldiği bir günden intikam alır gibi.
Bu topraklarda en başından beri emek, demokrasi mücadelesi ile iç içe geçmiş bir şekilde barış mücadelesi veren KESK’ten, KESK’lilerden intikam alır gibi.
Halkların Kardeşliğini, Emekçilerin Birliğini her koşulda savunan ve bunun bedelini ödeyen KESK’ten, bağlı sendikalarının üyelerinden intikam alır gibi.
“En kötü barış en iyi savaştan, çatışmadan iyidir” diyenlerden intikam alır gibi.
Değerli Dostlar, hepimiz biliyoruz ki bu ülkenin tarihi bir yönüyle darbelerin, olağanüstü hal rejimlerinin tarihidir.
Bu topraklar birçok kez darbelere, darbe girişimlerine sahne oldu. Yıllarca sıkıyönetimle, olağanüstü halle yönetildi.
Darbelere, OHAL’lere, sıkıyönetimlere imza atanlar her seferinde çıkıp “ne yaptıysak ülkenin bekası için yaptık. Milli menfaatler için yaptık. Halkımızın çıkarları için yaptık” nutukları attılar.
Oysa tüm darbelerde, sıkıyönetimlerde, OHAL dönemlerinde ne ülkenin bekası ne de milli menfaatler korundu. Kaybeden hep işçiler, emekçiler, yoksul halk oldu. Kaybeden her dönem zaten cılız bırakılan demokrasimiz ve adalet oldu.
20 Temmuz 2016’da OHAL ilan edenlerin ağzından da yılarca aynı sözler çıktı.
Yine ülkenin bekası dediler. Milli menfaatler dediler. “OHAL’i 15 Temmuz darbe girişiminin aktörü FETÖ’ye karşı ilan ettik” dediler. Hatta “OHAL’i biz kendimize ilan ettik” bile dediler.
Değerli Dostlar,
Hedef en başından belliydi. Hedef OHAL’i bu topraklarda kalıcı hale getirecek bir rejime geçmek, tüm toplumu da bu sisteme biat eden kullara dönüştürmekti.
OHAL’i işte o rejime, tek adam rejimine giden yolda engel olarak gördükleri kim varsa onu susturmak, kuşatmak, etkisiz hale getirmek için fırsata çevirdiler.
- İşte bunun için; “üç aya kalmaz biter” dedikleri OHAL’i üçer aylık dönemler halinde tam 7 kez uzattılar. Böylece ülkeyi 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine OHAL koşullarında götürdüler.
- 2 yıl süren OHAL’i demokrasinden, emekten, barıştan yana olan, sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi verenler nezdinde tüm toplumu baskı altına almanın, susturmanın bir fırsatı olarak kullandılar.
-
İşte bunun için KESK’i ve üye sendikalarını, KESK’lileri, bizleri hedef tahtasına koydular.
Üstelik KESK’in tarihinin her döneminde, nerden gelirse gelsin darbelerin, darbecilerin karşısında olduğunu bile bile… FETÖ dedikleri yapıyla hiçbir dönem uzaktan yakından bir ilgimiz olmadığını, olamayacağını bile bile…
Onların “sadece hayırsever, kendini eğitime adamış bir cemaat” diyerek kol kanat gerdikleri yapıya karşı en başından beri mücadele ettiğimizi bile bile…
Arkasında durdukları cemaatçi savcıların, hâkimlerin, polislerin aktörü olduğu gece yarısı operasyonlarının, baskınlarının, hukuktan yoksun davalarının en büyük hedeflerinden birisinin KESK olduğunu bile bile…
Bırakın normal hukuk kriterlerini kendi belirledikleri ihraç kriterlerine uymadığımızı, ne adını FETÖ ile andıkları bankada hesabımız olmadığını, ne de gizli bir telefon uygulaması kullanmadığımızı bile bile…
Tam da kuzuyu yemeyi kafasına koyan Kurdun “suyumu bulandırıyorsun” bahanesi misali tüm bunları bile bile…
OHAL KHK’leri ile 4 bin 240 arkadaşımızı hukuksuz bir şekilde işinden ekmeğinden ettiler.
Ellerinde ne somut bir delil, ne de bir dayanak olmadığını biliyorlardı.
Ama KESK’in bu ülkede emek ve demokrasi mücadelesi arasında köprüler kuran bir konfederasyon olduğunu da biliyorlardı.
KESK’in emeğin haklarını korumanın, kazanımlarını kalıcı hale getirmenin tek yolunun o ülkede demokrasinin, barışın, adaletin, hukukun, laikliğin üstünlüğünün tesis edilmesinden geçtiği bilinci ile mücadele eden bir konfederasyon olduğunu biliyorlardı.
Emekçileri bölmek için iktidarların gölgesinde büyütülen sarı sendikalara, Truva atlarına karşı en başından beri mücadele edenlerin KESK’liler olduğunu biliyorlardı.
Tam da bu nedenlerle, OHAL’i bu topraklarda kalıcı hale getirme hedeflerinin önündeki en büyük hedeflerden birisi KESK’ti. Ne yapılıp edilip bu engel kaldırılmalıydı.
Çünkü KESK onların suyunu bulandırıyordu.
Evet, Değerli Dostlar 18 Temmuz 2018’de OHAL’in kaldırıldığını ilan ettiler.
Ama 24 Haziran 2018’de geçilen tek adam rejimi ile 6 yıldır:
- Tüm toplumu saran işsizliği, yoksulluğu, sefaleti “olağan” hale getirmeye çalışıyorlar. Anayasasızlığı, hukuksuzluğu, adaletsizliği “sıradan” hale getirmeye çalışıyorlar.
- Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamayı, halkın oylarıyla seçilmiş milletvekillerini cezaevlerinde tutmayı, 1 Mayıs Taksim Meydanını o meydanın sahipleri olan işçilere emekçilere kapatmayı, kayyım düzenini, “olağan” hale getirmeye çalışıyorlar.
- Düşünce ve ifade özgürlüğünü yok saymayı, iktidarlarını sokak röportajlarında eleştirenleri bile parmaklıklar ardına koymayı “rutin” hale getirmeye çalışıyorlar.
- Günde ortalama 5 kadını cinayete kurban vermemizi, erkek şiddetini, tacizi, tecavüzü “olağan” hale getirmeye çalışıyorlar.
- Yeterli önlem almadıkları, gereken yatırımları yapmadıkları için çıkan yangınları “olağan” hale getirmeye çalışıyorlar.
- Öğretmenlik Meslek Kanuna karşı itiraz hakkını kullanan üyelerimize ters kelepçe takıp, gözaltı aracında işkenceye varan şiddet uygulamayı “olağan” hale getirmeye çalışıyorlar.
-
Milyonarın gözünün içine baka baka” bu olağan tabloya alışın” diye dalga geçiyorlar.
Buradan bir kez daha sesleniyoruz.
Ne bu olağan hale getirmek istediğiniz çürüyen düzeninize alışacağız.
Ne de zulmün efendileri önünde boyun eğeceğiz.
Mücadelemizi; hukuksuzluk son bulana, ülkede demokrasi, barış ve özgürlük tesis edilene kadar yükselterek sürdüreceğiz.
Emeğimize, işimize, ekmeğimize, geleceğimize göz koyanların saldırı ve baskı düzenini emek ve demokrasi güçlerinin birlikte ve ortak mücadelesi ile er ya da geç ama mutlaka püskürtüleceğiz.
Susmamızı, diz çökmemizi, biat etmemizi bekleyenler Şunu iyi bilsinler ki biz ilk günden bugüne daha fazla kenetlendik. Omuz omuza verdik. KHK’ler gidecek biz kalacağız. Mutlaka Kazanacağız demeye devam ettik. Bundan sonra da edeceğiz.